(biri üzerinde) nahoş tesir bırakmak, kalbini kırmak, incitmek, sinirlendirmek, iğrendirmek.
…in tüylerini diken diken etmek
Fiil
(a) heyecanlandırmak, kızdırmak, telâşlandırmak, (b) sabırsızlandırmak, merakta bırakmak.
(a) (diş) kamaştırmak, (b) sinirlendirmek.
birini sinirlendirmek
Fiil
birini sinirlendirmek
Fiil
-den üstün/daha iyi olmak.
He has the edge on the other students.
tehlikeli bir durumda, râmak kalmış, (tehlike vb.'nin) eşiğinde/kenarında.
bilemek, keskinleştirmek.
Not putting too fine an edge upon it: kılı kırk yarmadan.